En İyi Seri Katil Filmleri

1978 yılına ait takvimler, Cadılar Bayramı'nın kutlanma zamanının geldiğini göstermektedir. Ancak bu yıl, bayram coşkusunu gölgede bırakacak korkunç bir olay meydana gelir. Dört genç, bir psikopat tarafından acımasızca katledilir. Bu cinayeti araştırmakla görevli bir ekip, katil Michael Myers ile görüşmek üzere onun bulunduğu hapishaneye gitmeye karar verir. Cadılar Bayramı'nın yaklaşması, cinayetlerin yıldönümünü de beraberinde getirmektedir. Laurie, bu dönemde herkesin önünde bir heyecan içindedir; çünkü yıllar önce kendisini öldürmeye çalışan katil Michael Myers ile yüzleşme arzusundadır. Laurie, Michael'ın hapishaneden çıkma hayaliyle yanıp tutuşmaktadır. Nihayet beklediği an gelir ve Michael Myers hapishaneden kaçar. Ancak bu kaçışın ardından, katilin ilk hedefinin intikam almak için Laurie olacağı kesindir. Fakat Laurie, bu duruma hazırlıksız değildir. İki taraf arasında yaşanacak bu intikam mücadelesinde, hangisinin galip geleceği merak konusudur.

Whannell ve Elwes, daha önce birbirlerini tanımayan iki yabancı adamdır. Ancak, başlarına gelecek korkunç bir olay, bu iki adamın yollarını kesiştirecek ve ardından aynı dehşet verici kaderi paylaşmalarına neden olacaktır. Whannell ve Elwes, kendilerini bir banyoda zincirlenmiş bir şekilde yan yana bulurlar. Her ikisi de buraya nasıl geldiklerini anlamakta zorlanmaktadır. Zaman algıları ise tamamen bozulmuştur. Ne olduğunu kavrayabilmeleri ve yaşadıkları şoku atlatmaları biraz zaman alacaktır. Çünkü tam karşılarında, boylu boyunca yatan bir ceset bulunmaktadır. Şimdi ne yapacaklar? Bu zincirlerden kurtulmayı başarabilecekler mi, yoksa onları buraya getiren psikopatın kurbanları olarak vahşice öldürülecekler mi? Bu iki adam, zincirlerin soğuk metaline sıkı sıkıya bağlı bir şekilde, çaresizlik içinde birbirlerine bakarlar. Kafalarında birçok soru dönerken, bir yandan da bu korkunç durumdan kurtulmanın yollarını aramaya başlarlar. Zaman geçtikçe, cesedin varlığı üzerlerinde bir baskı oluşturur ve bu durum, hayatta kalma içgüdülerini tetikler. Whannell ve Elwes, birbirlerine destek olmanın yollarını bulmaya çalışırken, aynı zamanda bu karanlık odanın sırlarını çözmeye de çalışacaklardır. Zincirlerden kurtulmak için plan yapmaya başladıklarında, her ikisi de geçmişteki hatalarını ve hayatlarının nasıl bu noktaya geldiğini sorgulamaya başlar. Korku ve belirsizlik içinde, cesedin kim olduğunu ve neden orada olduğunu anlamaya çalışırken, bir yandan da hayatta kalmak için mücadele ederler. Zamanla, bu korkunç durumdan kurtulmanın tek yolunun iş birliği yapmak olduğunu fark ederler. Ancak, onları buraya getiren psikopatın ne zaman geri döneceği ve ne yapacağı belirsizdir. Bu belirsizlik, ikilinin hayatta kalma mücadelesini daha da zorlaştırır.

Bir önceki bölümde Laurie ve Michael Myers arasındaki intikam mücadelesine odaklanmıştık. Bu çatışma, Michael'ın hapisten kaçmasıyla daha da alevlenmişti. Bu bölümde Laurie, nihayetinde Michael'ı tuzağa düşürmeyi başararak onu ölüme terk ediyor. Ancak Laurie, büyük bir yanılgının içinde olduğunu henüz fark edemiyor. Michael, onu öldürdüğüne inandırdıktan sonra kendini toparlayarak bir kez daha kayboluyor. Elbette, dönüşü çok daha sert bir şekilde gerçekleşecek. Bu süreçte Laurie, Michael'ın elinden kurtulabilen kadınlardan oluşan bir gruba katılmayı düşünmeye başlıyor. Ardından, Michael'ı yakalamak için adeta bir araştırma çetesi kurma kararı alıyor. Peki, masum kadınlar bu çabalarının meyvesini alıp bu cani adamı ele geçirebilecekler mi?

Amerikan yapımı bir filmde, başrolde yakalanmaktan bir türlü kurtulamayan ve giderek artan kurban sayılarıyla dikkat çeken bir katil yer alıyor. Bu azılı suçlu, bitmek bilmeyen bir intikam arzusu taşıyor ve bu hırsını masum insanlardan çıkarmaya kararlı. İlk olarak, on üç kurbanı olduğunu ve bunları nasıl acımasızca öldürdüğünü tüm dünyaya soğukkanlı bir şekilde itiraf ediyor. Ancak, bu itiraflarıyla kurbanlarının sayısını artırmaya devam ediyor. Yaptığı açıklamalarla, pişmanlık duymadan yeni kurbanlar ekliyor. Tüm arama çabalarına ve polislerin yoğun çalışmalarına rağmen, bu psikopat katil bir türlü yakalanamıyor. Her geçen gün, kurban sayısını artırmaya devam ederken, herkesin potansiyel bir hedef haline gelmesi için tehdit oluşturuyor. Peki, bir gün kendini ele verip polise yakalanacak mı, yoksa kurban sayısını daha da artırarak nefes alan herkesi tehlikeye atmaya devam mı edecek?

Ed Gein, bizi 1950'li yıllara götürüyor. Bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri'nin Wisconsin eyaletinde sakin ve huzurlu bir yaşam sürülmektedir. Doğumundan beri annesiyle birlikte yaşayan Ed Gein, kasabanın tanınan sakinlerinden biridir. Ancak Ed Gein'in annesiyle olan ilişkisi, sıradan bir anne-oğul bağından oldukça farklıdır. Annesi, onu dindar bir Hristiyan olarak yetiştirmeye çalışırken, sık sık sert disiplin yöntemlerine başvurmuş, hatta zaman zaman kemerle dövme gibi aşırı yöntemlere başvurmuştur. Bu travmatik deneyimlerle büyüyen Ed Gein, annesinin vefatıyla derin bir sarsıntı yaşayacak ve hayatı köklü bir değişim geçirecektir. Bu olay, kasabanın huzurunu da bozarak hareketli günlerin başlangıcını işaret edecektir. Peki, Ed Gein bu süreçte nasıl bir insana dönüşecektir?

Mikael Blomkvist, basın yayın alanında faaliyet gösteren ve genellikle finansal konularla ilgili haberlerde öne çıkan bir gazetecidir. Ancak bir gün beklenmedik bir iftiraya maruz kalır. Şu sıralar, ünlü sanayicilerden biri olan Henrik'in yeğeni Harriet'in kaybolması ve hatta ölüm ihtimali üzerine bir araştırma yapması için görevlendirilmiştir. Mikael, bu meseleyle de yakından ilgilendiği için durumu daha da ciddiye alır. Bunun üzerine, İsveç kıyılarında bir yolculuğa çıkarak araştırma yapmak üzere bir adaya ulaşmak üzeredir. Bu süreçte, aynı konuyu araştıran araştırmacı Lisbeth Salander ile karşılaşacaktır. İkili, Harriet'in kayboluşunu aydınlatmak için birlikte çalışmaya başlayacaklardır. Lisbeth Salander ve Mikael Blomkvist, bu karmaşık vakayı çözmek için el birliğiyle çaba göstereceklerdir. Ancak, acaba yeterli ipucu toplayıp bu gizemi çözebilecekler mi? Yoksa tüm çabalarına rağmen elleri boş mu döneceklerdir?

Film, ünlü yazar Thomas Harris'in "The Silence of the Lambs" adlı ikonik romanından uyarlanmıştır. İzleyicileri korkunun derinliklerine ve gerilimin zirvesine taşıyan bu yapımda, baş karakter Clarice Starling, FBI'da ajanlık eğitimi gören bir genç kadındır. Bir gün, Hannibal Lecter'in karmaşık zihninin derinliklerine inebilmek için bir akıl hastanesine gider. Çünkü Hannibal Lecter, insan eti yiyen bir yamyam olarak bilinir. Ayrıca, Clarice'in peşinde olduğu bir seri katil de bulunmaktadır. Ancak, bu katili yakalamak için yeterli delil bulmakta zorlanmaktadır. Clarice Starling, katilin izini sürerken, onu yakalamayı başarabilecek mi? Aradığı tek bir katil mi var, yoksa bu karanlık dünyada birden fazla katil mi gizleniyor? Bu sorular, filmin gerilimini artıran unsurlar arasında yer alıyor.