En İyi 10 Savaş Filmi

II. Dünya Savaşı'nın gerçek bir hikayesini temel alan bu film, 1943 yılında İngiltere'den Nazi işgali altındaki Kuzey Norveç'e gönderilen 12 sabotajcıdan biri olan Jan Baalsrud'un serüvenini konu alıyor. Almanların botlarını batırmasının ardından, Jan hayatta kalabilmek için nötr bir ülke olan İsveç'e doğru kaçmak zorunda kalır. Ancak, Norveç'in sert hava koşulları, Nazi devriyelerinden daha büyük bir tehdit haline gelir. Jan’ın bu zorlu doğa şartlarına karşı verdiği mücadele, hem fiziksel hem de ruhsal olarak sınırlarını zorlamasına neden olacaktır. Hayatta kalma çabası, insanın doğaya karşı olan kırılganlığını ve aynı zamanda cesaretini gözler önüne seriyor.

Yeni bir radyo DJ'i, Girit'ten Vietnam'a atanır ve Silahlı Kuvvetler Radyosu'na eğlence katması beklenir. Stüdyoya girdiği anda, yayın akışını alt üst eder ve askerler arasında büyük bir hayran kitlesi oluşturur. Ancak, üst düzey yöneticiler onun askeri disiplinine yeterince sahip olmadığını düşünerek ona karşı olumsuz bir tutum sergilemeye başlar. Yayından çıkarıldıktan sonra, DJ Vietnamlılarla tanışmak, özellikle de kadınlarla ilgilenmek için çabalarını artırır. Aynı zamanda, radyo yayınlarında hiç yer almayan gerçek savaşın içine tehlikeli bir şekilde yaklaşmaya başlar. Bu süreçte, savaşın acımasız gerçekleriyle yüzleşirken, radyo dünyasından çok daha karmaşık bir gerçeklik keşfeder.

II. Dünya Savaşı sırasında, Nazi Almanya'sında, Müttefiklerin lehine savaşın gidişatı değişmeye başladığında, üst düzey Alman subayları ve politikacılardan oluşan bir grup, ülkeyi kaçınılmaz bir yenilgiden kurtarmak amacıyla Nazi rejimini devirmek için çılgınca planlar yapmaya girişir. Bu amaç doğrultusunda, Almanya'yı Adolf Hitler'den kurtarmak için kendini sorumlu hisseden Albay Claus von Stauffenberg, gerçek bir suikast planını hayata geçirmekle görevlendirilir. Stauffenberg, mevcut acil durum planı olan Operasyon: Valkyrie'yi değiştirerek, Führer'in öldürülmesinin ardından Berlin'i ele geçirmek için bir strateji geliştirir. Ancak, plan uygulamaya konulduğunda, şanssızlık ve insan hatalarının birleşimi, Avrupa'yı saran büyük felaketi daha da uzatacak bir trajediye yol açar.

Kore Savaşı'nın sonlarına yaklaşırken, zor bir ateşkes emri verilmişti; ancak Aerok Tepeleri'nin doğu cephesinde çatışmalar şiddetini sürdürüyordu. İki Kore arasında yeni bir sınır belirlemek amacıyla stratejik bir noktanın ele geçirilmesi, savaşın nihai ödülü haline gelmişti. Güney Kore ordusunun önde gelen subayı olan bir komutanın cesedinde, ölümüne neden olan bir kurşun bulunmuştu ve bu kurşun, Güney Kore ordusuna aitti. Savunma Güvenlik Komutanlığı'ndan Teğmen Kang Eun-Pyo, doğu cephesine gönderilerek cinayeti araştırması için görevlendirildi. Kang Eun-Pyo, Aerok Tepeleri'ne ulaştığında, burada birliklere komuta eden eski arkadaşı Kim Soo-Hyeok'un bulunduğunu öğrenince şaşırdı.

Savaş, ölümün üzerine bir ziyafet kurar. Acımasız bir iştah, savaş alanında birçok hayatı alırken, askerlerin her an ölüme hazır olmaları gerekmektedir. Ancak, bu fedakarlıkların anlamı ve gerekçesi onurla savunulabilir. Savaşın doyumsuz iştahını uzun yıllar boyunca deneyimleyen Guzidi, Dokuzuncu Alay'ın Kaptanı olarak, kırk altı adamının ve onların özverisinin onurunu geri kazanmak için hayatı boyunca mücadele edecektir. 1948 yılı, Çin İç Savaşı sırasında Huaihai Kampanyası'nın başladığı bir dönemi simgeler. Çin tarihinin en kanlı çatışmalarından birinde, Xuzhou ile Bengdu arasında meydana gelen savaşta, Halk Kurtuluş Ordusu PLA ve Milliyetçi Ordu KMT birliklerinden binlercesi hayatını kaybetmiştir.

Bir Çin hükümdarı Chow Yun-Fat, uzun bir askeri seferden döndüğünde sarayında beklenmedik bir gerçekle yüzleşir. Eşi Gong Li, üvey oğlu olan Taç Prens Jay Chou ile yasak bir ilişki yaşamaktadır. Ancak Taç Prens'in kalbi, İmparatorluk doktorunun kızı Kim So-eun ile olan tutkulu aşkına aittir. Bu durum, saraydaki huzuru tehdit eden karmaşık bir entrikalar ve ihanetler zincirine yol açar. Chong Yang festivalinin yaklaşmasıyla birlikte, saray, altın kaplama zırhlar giymiş savaşçılardan oluşan bir ordu tarafından kuşatılır. Bu ordu, imparatorluğun güvenliğini ve egemenliğini sarsmayı hedefleyen güçlü bir tehdit olarak ortaya çıkar.

Şirket komutanı Claus M. Pedersen Pilou Asbæk ve ekibi, uzak bir Afgan bölgesinde zorlu bir görevle karşı karşıyadır. Bu görev, hem fiziksel hem de psikolojik açıdan büyük bir yük taşımaktadır. Danimarka'da ise, Claus'un eşi Maria Tuva Novotny, kocasının savaşta bulunmasından dolayı yalnız ve zor bir yaşam sürmektedir. Üç çocukları, babalarını özledikleri için sürekli bir boşluk ve eksiklik hissi yaşamaktadırlar. Maria, ev işlerini yürütmek ve çocuklarıyla ilgilenmek zorunda kalırken, her geçen gün Claus'un savaşta maruz kaldığı tehlikeler hakkında aldığı haberler onu daha da kaygılandırmaktadır. Bir gün, Claus ve ekibi rutin bir görev sırasında beklenmedik bir şekilde yoğun bir çatışmanın içine sürüklenirler.

6 Haziran 1944 tarihinde Normandiya'ya gerçekleştirilen Müttefik çıkarma harekâtı, savaşın seyrini değiştiren önemli bir dönüm noktasıdır. Bu harekât sırasında, Kaptan Miller liderliğindeki 2. Ranger Taburu, stratejik bir plaj başlığını güvence altına almak amacıyla kıyıya çıkar. Ancak savaşın acımasız yüzü, iki kardeşin çatışmada hayatını kaybetmesiyle bir kez daha kendini gösterir. Daha önce Yeni Gine'de, ailenin üçüncü kardeşi de savaşta yaşamını yitirmiştir. Bayan Ryan, bu trajik günde üç oğlunun da ölüm haberini alarak büyük bir acı yaşar. ABD Kara Kuvvetleri Şefi George C. Marshall, bu yıkıcı durumu hafifletmek için bir çözüm arayışına girer. Dördüncü kardeşin, Çavuş James Ryan olduğunu öğrenince, onu bulmak ve annesine geri getirmek için 8 kişilik bir ekip oluşturma kararı alır. Bu ekip, Kaptan Miller ve 2. Ranger Taburu'ndan seçilen cesur askerlerden oluşmaktadır.

Aksiyon ve savaş temalı bu film, 3 Ekim 1993 tarihinde Somali'de meydana gelen neredeyse felaketle sonuçlanan bir askeri misyonu ele alıyor. O gün, Kaptan Mike Steele liderliğindeki yaklaşık 100 ABD Ordusu Ranger'ı, Mogadişu'nun derinliklerine, Somali'deki bir savaş lordunun iki üst düzey yardımcısını yakalamak amacıyla helikopterle indirildi. Bu operasyon, ABD Ordusu Ranger'ları ve yüzlerce Somali silahlı militanı arasında uzun ve kanlı bir çatışmaya yol açtı. İki ABD Black Hawk helikopterinin düşmesiyle sonuçlanan bu çatışmada, filmin ana teması, çeşitli Ranger'ların enkaza ulaşma konusundaki cesur çabalarına odaklanıyor. Film, bu zorlu görev sırasında yaşananları ve askerlerin karşılaştığı zorlukları gözler önüne seriyor. Kaptan Mike Steele ve ekibi, düşman hatlarının derinliklerine sızarak, kritik bir hedefe ulaşmaya çalışırken, beklenmedik bir direnişle karşılaşıyorlar. Bu durum, hem askeri stratejinin hem de insan iradesinin sınırlarını test eden bir mücadeleye dönüşüyor. Çatışma sırasında yaşananlar, sadece askeri bir operasyonun ötesine geçiyor; aynı zamanda insanlık hali, cesaret ve fedakarlık temalarını da işliyor. Ranger'ların, düşen helikopterlerin enkazına ulaşma çabaları, izleyicilere savaşın acımasız yüzünü ve askerlerin birbirlerine olan bağlılıklarını gösteriyor. Bu dramatik anlar, filmin duygusal derinliğini artırarak, izleyiciyi olayların içine çekiyor.

1918 yılında, I. Dünya Savaşı sırasında Fransa'nın Meuse-Argonne Bölgesi'nde, eski New Yorklu avukat ve Yüzbaşı Charles White Whittlesey, General Robert Alexander tarafından Argonne Ormanı'ndaki Alman güçlerine karşı büyük bir taarruza liderlik etmesi için görevlendirilmiştir. Bu görevde, beş yüz kişilik bir taburun komutasını üstlenecektir. Ancak, destek vermesi gereken birlikler kanatlardan geri çekilirken, 77. Amerikan Tugayı'nın karargahıyla olan iletişim tamamen kesilir. Yüzbaşı Whittlesey ve çoğunluğu New Yorklu İrlanda, Polonya, İtalya ve Yahudi kökenli askerlerden oluşan taburu, Alman ordusu tarafından kuşatılmış bir şekilde pozisyonlarını korumaya devam ederler.