En Çok İzlenen İşkence Filmleri

Amerika Birleşik Devletleri'nin Los Angeles kentinde yaşayan dört genç, en büyük tutkuları olan korku filmleri etrafında bir araya gelirler. Jeff ve Ben, bu maceralarına sevdikleri kız arkadaşları Jess ve Angie’yi de dahil ederek, günümüzün popüler eğlence seçeneklerinden biri olan bir kaçış odası oyununa katılmaya karar verirler. Odaya girdiklerinde, kilitli bir alanda mahsur kaldıklarını fark ederler ve çıkış yolunu bulmak için zekalarını ve zihinsel yeteneklerini kullanarak bulmacaları çözmeleri gerekecektir. Ancak, her şey planlandığı gibi gitmez. Odanın içinde, duvara zincirlenmiş ve yüzünde bir maske bulunan gizemli birinin varlığını keşfederler. Bu kişi, bir katil olarak ortaya çıkar ve durumları daha da tehlikeli hale getirir. Dört arkadaş, 55 dakika içinde çıkış yolunu bulmak ve bu korkutucu odadan sağ salim kurtulmak zorundadır.

Korku edebiyatının efsanevi isimlerinden biri olan Clive Barker, okuyucularını olağanüstü bir dünyaya davet ediyor. 3 Şubat 2018 tarihinde yalnızca 350.000 dolarlık bir bütçeyle hayata geçirilen bu film, korku türünde kült bir yapım olarak öne çıkıyor. Amerika Birleşik Devletleri ve İngiliz sinemasının meraklıları için adeta bir hediye niteliği taşıyan bu eser, sinema tutkunlarını büyülemeye hazırlanıyor. Film, sıradan bir cinayet soruşturması yürüten üç Amerikalı dedektifin başına gelenleri anlatıyor. Ancak dedektifler, kendilerini PinHead’in acı ve işkence dolu cehennemiyle karşı karşıya bulacaklarından habersizler. Bu gerilim dolu hikaye, izleyicileri korkunun derinliklerine sürükleyerek unutulmaz bir deneyim sunuyor.

"House of 1000 Corpses" yani Türkçe adıyla "Cesetler Evi", bu yapımın devamı niteliğinde bir film olarak karşımıza çıkıyor. Filmde, Şerif John Quincy liderliğindeki polis ekibi, Teksas'ın Ragsvil kasabasında, şeytanın bile yüz çevirdiği bir aile olan Firefly ailesinin karanlık ve kanunsuz dünyasına baskın düzenliyor. Bu baskın sırasında ailenin annesi yakalanırken, Otis B. Driftuud ve Bebek Firefly kaçmayı başarır. İkiliye daha sonra, deli palyaço Kaptan Spalding de katılır. Üçlü, çölde gizli bir otelde buluşmayı planlayarak, acımasız ve zalim yöntemlerle intikam peşine düşerler. Film, izleyiciyi korku dolu bir yolculuğa çıkarırken, Firefly ailesinin karanlık geçmişini ve sadist eğilimlerini gözler önüne seriyor. Baskın sonrası yaşananlar, ailenin ne denli tehlikeli olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Otis ve Bebek, kaçışlarının ardından, Kaptan Spalding ile bir araya gelerek, intikam planlarını devreye sokuyorlar. Bu süreçte, acımasızlıkları ve canavarlıklarıyla tanınan bu ailenin, nasıl bir tehdit oluşturduğunu izleyiciye hissettiriyor. Film, gerilim dolu sahneleri ve karakterlerin karanlık doğasıyla dikkat çekiyor. Firefly ailesinin, toplumun dışına itilmiş bir grup olarak, kendi kurallarını belirleyerek nasıl bir yaşam sürdüğünü gözler önüne seriyor. Kaptan Spalding'in liderliğinde, bu üçlü, gizli otelde bir araya gelerek, kanlı bir intikam almak için planlar yapıyor. İzleyiciler, bu süreçte ailenin acımasız yöntemlerine tanıklık ederken, korku ve gerilim dolu anlar yaşıyor.

Teşkilatın özel biriminde yeni göreve başlayan David Mills ve emekliliğine sayılı günler kalan William Somerset, Hristiyanlığın 7 ölümcül günahını işleyenleri kendine özgü yöntemlerle avlayan sadist bir katilin izini sürmeye başlayacaklardır. Bu titiz dedektifler, 7 ölümcül günah temalı bir cinayet serisi işleyen tehlikeli bir suçlunun peşindedir. Olaylar, tam olarak 7 gün içinde gelişir. Haftanın ilk günü, yani Pazartesi, oburluğun sembolü olan bir adamın cesedini bulurlar. Bu trajik olay, dedektiflerin dikkatini çeker. Ertesi gün, açgözlülüğü temsil eden zengin bir avukatın cinayete kurban gittiği haberi gelir. Dedektifler, bu karmaşık cinayetleri çözme konusunda ne kadar başarılı olabileceklerdir?

2008 yılında vizyona giren bu film, izleyicileri 1970'lerin başlarındaki Fransa'ya götürüyor. Henüz kaybolmasının üzerinden birkaç ay geçmiş olan 10 yaşındaki küçük kız Lucie, bir gün sokakta tek başına dolaşırken bulunuyor. Vücudunda herhangi bir şiddet veya cinsel istismar izine rastlanmadığı için, kaçırılma sebebi bir türlü aydınlatılamıyor. Şok içinde olan ve konuşmayı unutan Lucie, hastaneye kaldırılıyor. Burada, Anna adında bir kızla dostluk kuruyor ve zamanla aradan 15 yıl geçiyor. Bir gün, sıradan bir evin kapısı çalınıyor ve evin babası kapıyı açıyor. Kapının önünde, elinde av tüfeğiyle bekleyen Lucie’yi gören adam, işkence ettiği kızın onu bulduğunu anlıyor ve Lucie tetiği çekiyor.

Dikkat! Bu film, psikolojik olarak hassas izleyicilerimiz için kesinlikle önerilmez. Amerika'da büyüyen iki genç kız, Avrupa'da bir tatil yapmaya karar verirler. Ancak Almanya'da gerçekleştirdikleri bir gezide, kullandıkları araç bozulur ve hava kararmıştır. Bu iki genç kız, acil yardıma ihtiyaç duymaktadır. Tam bir ormanın ortasında mahsur kalan genç kızlar, karşılarına bir villa çıkar. Fakat, sabah uyandıklarında kendilerini eski ve kötü kokan bir mahzende bulurlar ve burada hiç tanımadıkları bir Japon turistle karşılaşırlar. Ancak durumun en kötü yanı, bulundukları evde onlara ev sahipliği yapacak olan kişinin eski bir cerrah olan doktor Hieter olmasıdır. Doktor, kendi sapkın hayallerini bu üç tutsağın üzerinde denemekten çekinmeyecektir.

5 Ekim 2007 tarihinde sinemalarda gösterime giren bu film, aynı zamanda dört farklı dalda adaylık da kazanmış olmasıyla dikkat çekiyor. Ünlü manken Jennifer Tree, acımasız bir seri katil tarafından tuzağa düşürülüp kaçırılacak. Tanımadığı bir taksi şoförüyle birlikte karanlık bir odaya hapsedilen ikili, sadistçe uygulanan işkencelere maruz kalacaklar. Jennifer ve taksi şoförü, hapsedildikleri bu korkunç yerden kaçmak için verdikleri mücadele sırasında aralarında duygusal bir bağ kuracaklar. Ancak zaman geçtikçe, yaşanan olaylar daha da karmaşık bir hal alacak ve ikilinin durumu giderek zorlaşacak.

İki genç, üniversiteden yeni mezun olmanın heyecanıyla sırt çantalarını alarak Avrupa'yı keşfe çıkmaya karar verirler. Paxton ve Josh, sonunda sırt çantası taşıyan Amerikalıların cenneti olarak bilinen bir öğrenci pansiyonunda konaklamaya yönelirler. Bu özel ve gizli mekan, Slovakya'nın küçük bir kasabasının dışında yer almaktadır. Ayrıca, bu yer, hem güzellikleriyle hem de çaresizlikleriyle dikkat çeken Doğu Avrupalı kadınlarla dolup taşmaktadır. İkili, çok geçmeden bu egzotik güzellikler olan Natalya ve Svetlana ile yakınlaşmaya başlar. Böylece, olayların gelişimi için zemin hazırlanmış olur. Paxton ve Josh, pansiyonda geçirdikleri zaman boyunca, yeni arkadaşlıklar kurmanın yanı sıra, bu gizemli ve çekici kadınların dünyasına adım atarlar. Natalya ve Svetlana'nın hayatlarına dair merakları, onları daha da derin bir keşfe sürükler. İkili, bu yeni tanıştıkları kadınlarla birlikte eğlenceli ve unutulmaz anılar biriktirmeye başlar. Ancak, bu yolculuk sadece eğlenceden ibaret değildir; aynı zamanda gençlerin hayatlarını değiştirecek deneyimlerle doludur. Zamanla, Paxton ve Josh'un bu Doğu Avrupalı güzellerle olan ilişkileri, hem romantik hem de karmaşık bir hal alır. İkili, bu yeni dostlukların getirdiği duygusal dalgalanmalarla başa çıkmaya çalışırken, aynı zamanda kendi içsel yolculuklarına da çıkmış olurlar. Her an, yeni bir macera ve keşif fırsatı sunarken, gençlerin hayatlarının dönüm noktası olabilecek olaylar da peş peşe gelmeye başlar.

Bruno Hamel, 38 yaşında bir cerrah olarak başarılı bir kariyere sahiptir. Eşi Sylvie ve sekiz yaşındaki kızları Jasmine ile birlikte huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmektedirler. Ancak, bu mutlulukları, küçük kızlarının tecavüze uğrayıp acımasızca katledilmesiyle yerle bir olur. O andan itibaren Hamel ailesi, derin bir ruhsal çöküntü ile yüzleşmek zorunda kalır. Tecavüzcü ve zalim katil, mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir. Acılı baba, nakil sırasında bu cani katili kaçırmak için titizlikle hazırladığı bir planı devreye sokar. Ardından, katile 7 gün boyunca işkence yapacağına dair bir notu polis merkezine gönderir. Bu not, Bruno'nun içindeki öfke ve intikam arzusunun bir yansımasıdır ve ailenin yaşadığı travmanın boyutunu gözler önüne serer.

Kendini ailesini kurtarmaya adamış bir Katolik rahip, zor durumda olan küçük kardeşini iyileştirmek için elinden geleni yapmaktadır. Ancak 13 yaşındaki Jimmy Morgan, güçlü bir şeytanın etkisi altındadır. Şeytanın pençesindeki küçük Jimmy, akıl hastanesinden kaçarak intikam almak amacıyla yaşadığı küçük kasabaya geri döner. Bu intikam yolculuğunda yalnız değildir; yanında, cinayet arzusuyla dolup taşan bir grup çocuk bulunmaktadır. Masumları ayırt etmeden katleden bu intikam ordusu, yakaladıkları kasaba halkını terkedilmiş bir kaleye götürerek orada onlara acımasızca işkence yapmayı planlamaktadır.