Türk sineması, Yeşilçam döneminden günümüze kadar beyazperdede birçok unutulmaz eseri izleyiciyle buluşturmuştur. Bu yapımlar, başta Türk halkı olmak üzere, sinema tutkunlarının büyük bir keyifle izlediği eserler arasında yer almaktadır.
Zamanla gelişen Türk sineması, farklı dönemlerde farklı temalar ve tarzlarla izleyicilerin karşısına çıkmıştır. Her biri, kendi döneminin ruhunu yansıtan ve izleyicilere çeşitli duygular yaşatan önemli yapımlardır. Sinema, sadece bir eğlence aracı olmanın ötesinde, toplumsal meseleleri ele alan ve kültürel mirası yansıtan bir sanat dalı olarak da öne çıkmaktadır.
Türk sinemasına karşı bazı izleyicilerin önyargıları olsa da, aslında bu zengin sinema dünyasında birçok kaliteli film örneği bulunmaktadır. Genellikle komedi türüyle tanınan Türk sineması, izleyicilerini güldürmeyi başarmanın yanı sıra, önemli başyapıtlar da sunarak dikkat çekmiştir.
Türk sineması, başarılı dram filmleriyle de öne çıkmakta ve bu eserler birçok ödül kazanma başarısını göstermektedir. Yeşilçam döneminden günümüze kadar uzanan sinema tarihimiz, her geçen gün yeni yetenekli yönetmenler ve usta oyuncular sayesinde gelişim göstermiştir. Bugün, Türk sineması birçok uluslararası yapımla rekabet edebilecek bir seviyeye ulaşmıştır.
Bu değerli sinema dünyasına gereken önemi vermek, başta biz izleyiciler olmak üzere herkesin sorumluluğundadır. Türk filmlerine karşı olan önyargılarımızı bir kenara bırakarak, bu yapımları izlediğimizde içerdikleri kaliteyi ve emeği görebiliriz. Zaman zaman hüzünlendiren, zaman zaman da güldüren bu Türk filmleri, izleyicilere unutulmaz deneyimler sunmaktadır. İşte, içinde birçok başarılı filmin yer aldığı, tüm zamanların en çok izlenen Türk filmleri…
Otistik bir baba olan Mehmet Koyuncu, kızı Ova ve babaannesiyle birlikte yaşamaktadır. Ancak bir kaza sonucu bir kızın ölümüne sebep olduğu iddiasıyla suçlanınca hayatı alt üst olur. Memo, cezaevinde başka bir mahkûm tarafından bıçaklanmaktan kurtarır ve diğer hücre arkadaşlarıyla dostluk kurar. Zamanla, bu arkadaşları Memo’nun suçsuz olabileceğini fark eder ve onun masumiyetini kanıtlamak için harekete geçmeye karar verirler.
Ova, babası Memo’nun suçlamalarına tanıklık eden bir asker kaçağıyla karşılaşır. Ova'nın söylediklerini duyan grup lideri, asker kaçaklarının araştırılması için harekete geçilmesini talep eder. Bu gelişme, Memo’nun durumunu aydınlatmak için yeni bir umut ışığı doğurur.
Kırmızı bültenle aranan ve fenomen haline gelmiş olan Deccal kod adlı dini örgütün liderinin Amerika Birleşik Devletleri'nde yakalandığına dair haberler gündeme gelmiştir. İki deneyimli polis, bu liderin peşine düşerek New York'a doğru yola çıkar. İstanbul, New York ve Bitlis arasında gelişen bu hikaye, Türkiye'nin yakın tarihine dair sorgulamalar yaparken, 11 Eylül saldırılarının ardından Amerika ve dünya genelinde İslam'a karşı oluşan paranoyayı da gözler önüne seriyor.
İstanbul'da, teröristlerin şehre yönelik beş büyük saldırı planladığı bilgisi ortaya çıkar. Şiddet eğilimli bir polis memuru olan Fırat Baran, teröristi sorgulamak üzere harekete geçer ve bu saldırılardan sorumlu kişinin Deccal kod adlı Hacı Gümüş isimli New York merkezli bir lider olduğunu öğrenir.
Aşkınız için iki yol arasında kalmış olsaydınız, ne yapardınız? Gitmekle kalmak arasında sıkışıp kalan bir aşk hikayesini konu alan bu filmde, uzun yıllar boyunca Paris'te yaşamış olan "Misafir" Oktay, memleketi Kütahya'ya döndüğü ilk gecesinde, onu yıllarca evinden uzak tutan sebeplerle yüzleşir. Şehirden ayrılma kararı aldığında, kendini uzak bir akrabanın evinde bulur ve burada Ayşe ile tanışma fırsatı yakalar. Peki, Oktay gitme konusunda hala kararlı mı, yoksa Ayşe onun hayatını yeniden şekillendirecek mi? İmkânsız bir aşkın pençesinde kalan bu iki karakter arasında neler yaşanacak?
Godwill, çocukluğundan beri Tanrı tarafından seçilmiş olduğuna inanıyor. Bu inancı, doğduğu Nijerya'daki kasabanın yaşlı kadınları tarafından kendisine söylenmiş. Seçildiğine dair bu güçlü inanç, onun tüm davranışlarını şekillendiriyor. Bu durum, onu insan kaçakçılarının eline düşmesine neden oldu. Şimdi İstanbul'un Tarlabaşı semtinde, çeteler, uyuşturucu şebekeleri ve travestilerle iş birliği yaparak para biriktiriyor. Hayali, Paris'te tek aşkına kalbini açacağı o günü beklemek. Kendisi gibi Avrupa'ya ulaşmayı arzulayan Afrikalı mültecilerle çevrili.
Tam kaçış gününün eşiğinde, tüm birikimi çalındığında, bunu Allah'tan gelen bir mesaj olarak yorumluyor.
Sarıkamış Savaşı sırasında cephane sıkıntısı çeken Osmanlı ordusu, erzakı bulunan Van halkından yardım talep eder. Ancak Birinci Dünya Savaşı'nın yoğun çatışmaları devam etmekte ve tüm erkekler, imparatorluğun çevresini saran düşmanlarla mücadele etmektedir. Bu durum, çağrıya yanıt verebilecek durumda olanların sayısını oldukça azaltır. Fakat genç çocuklar, vatanları için bir şeyler yapma arzusuyla doludur. Savaşta oğlunu kaybetmiş bir okul müdürü, cephane taşımayı önerdiğinde, yaşları 12 ile 17 arasında değişen 120 genç gönüllü olarak bu işe katılmaya karar verir.
Film, geride kalan 120 erkek kardeşin ve onların dönüşlerini bekleyen kız kardeşleri ile annelerinin gerçek hikayesini gözler önüne seriyor. Bu gençlerin cesareti ve fedakarlıkları, savaşın acımasız yüzüyle karşı karşıya kalırken, ailelerinin yaşadığı kaygı ve umut dolu bekleyişle birleşiyor. Her birinin hikayesi, vatan sevgisi ve dayanışmanın ne denli güçlü olduğunu gösteriyor.
Nazmi, Çiçek ve kızları Almanya'da yaşamaktadır. Ailenin babası Nazmi, evde sürekli olarak şiddet uygulamakta ve eşi Çiçek'i taciz etmektedir. Bu durumun farkına varan Almanya'daki sosyal hizmetler, Çiçek ve kızını evlerinden alarak bir sığınma evine yerleştirmiştir. Çiçek, bahçesinde aynı durumu yaşayan Ezra ile tanışır ve ikisi de birlikte yaşamaya karar verirler.
Çiçek ve Ezra'nın hayatları, bir gün aralarına Asaf adında bir taksicinin girmesiyle alt üst olur. Bu beklenmedik durum, her ikisinin de hayatında yeni bir dönüm noktası yaratır ve ilişkilerini derinden etkiler.
Selin ve Onur, küçük kızları Merve ile birlikte yeni bir eve taşınmaya karar verirler. Başlangıçta her şey yolunda gibi görünse de, zamanla evde ve Merve'de garip olaylar yaşanmaya başlar. Merve'nin vücudunda, henüz bilinmeyen bir sebepten ötürü morluklar belirmektedir. Kız kardeşlerden endişe duyan ve şüphelenen çift, evin içine bir gözetleme kamerası yerleştirmeye ve neler olup bittiğini gözlemlemeye karar verir. Ancak bilmedikleri bir gerçek vardır: asıl tehlike dışarıdan değil, evin içinden gelmektedir.
Onur iş gezisine çıktığında, evden yalnız ayrılan Selin ve kızı Merve'yi heyecan dolu günler beklemektedir.
Celal, eşi Sevilay ve çocuklarıyla birlikte küçük bir kasabada tatminsiz bir aile hayatı sürdürmektedir. Celal ve kardeşi Cemal, maddi sıkıntılar içinde boğuşan ve işleri pek de yolunda gitmeyen bir elektrikçi dükkanı işletmektedir. İki kardeşin tek eğlencesi, Samsun'daki gece kulüplerine gitmekten ibarettir. Celal'in gece kulübünde çalışan Sibel Ceylan'a duyduğu aşk, aile içinde sorunlara yol açar. Sevilay, Almanya'da yaşayan babasından para biriktirmekte ve Celal'in bu sırrı bildiğinden habersizdir. Mutsuz bir yaşam süren Celal, eşinin biriktirdiği paranın kendisi için bir kurtuluş olacağını düşünerek bir plan yapmaya karar verir.
Akın, varoşlarda yaşayan bir gençtir. Annesinin vefatından sonra hayatına nasıl yön vereceğine karar vermek zorunda kalır ve bu süreçte mafyaya katılmayı seçer. Kısa bir süre içinde mafyanın gözde üyelerinden biri haline gelir. İstanbul'un yoksul bir mahallesinde yaşayan Akın'ın hayatı, annesinin kaybıyla birlikte köklü bir değişim geçirir. Marangozhaneden çaldığı paralarla yeni bir başlangıç yapmayı planlarken, bu fikri mantıksız bulan sevgilisi Deniz onu evden atar. Bunun üzerine, arkadaşı İdris'in sunduğu teklifi kabul eder ve bu teklif ona yeni bir fırsat sunar. Kaybedecek bir şeyi kalmayan Akın'ın cesur ve pervasız tavrı, patronunun dikkatini çeker.